Antalya’dan Kumluca’ya gidenler bilirler, yolun yaklaşık 100. kilometresinden sonra denize doğru bakıldığında, uzaklarda, yemyeşil dağlarla çevrili ve yay biçiminde kumsalıyla sanki bir göl belirir. Olimpos sapağından girip bol virajlı yolu izleyenler, Çavuşköy’den 5 kilometre sonra portakal bahçeleri ve seralar arasından geçerek, sırtını Musa Dağı’na yaslamış, çevresi çam ağaçlarıyla kaplı bir koyda denizle karşılaşırlar.Burası, güzelliğini ve ihtişamını değerli bir hazine gibi koruyarak, nimetlerini sadece doğa tutkunlarına sunan Adrasan Koyu’dur.
Her gün iki burun arasında denizin içinden doğan güneşin ışıltısıyla aydınlanır iki kilometrelik kumsal. Arkada sıralanan otel, pansiyon ve restoranlar ocak-şubat ayları hariç yaz-kış turizme açıktır. 25 metreye yakın sualtı görüş mesafesine sahip berrak deniz, balıkadamlara ve sualtı fotoğrafçılarına oldukça uygun şartlar oluşturuyor. Suyun sıcaklığı nedeniyle deniz sezonunun uzun olduğu bölgede meraklıları için ayrıca sörf, sukayağı, deniz bisikleti ve kano olanakları da mevcut.
1996 yılında belde olan Adrasan’ın en popüler kısmı, Adrasan Deresi boyunca uzanan pansiyonlar bölgesi. Ahşap asmaköprülerle ulaşılan tesisler, dere üzerinde otantik minderlerle döşeli köşkleri ve etrafta yüzen ördekleriyle farklı bir atmosfere sahip. Özenle donatılmış ahşap masalarda Akdeniz mutfağından seçkin lezzetlerin tadına bakmak da ayrı bir keyif yaşatıyor insana. Özel bir hava akımı dere boyunca doğal klima işlevi görerek nemi dağıtıyor ve bunaltıcı yaz sıcaklarında serinlik sağlıyor.
Koyun karşısındaki Eliğ Tepesi, oturan bir deveye benzeyen siluetiyle dikkat çekici. Adrasan’dan çevredeki koylara günübirlik gezi tekneleriyle turlar düzenleniyor. Yaklaşık bir saat uzaklıktaki Suluada, Sazak ve Ceneviz koyları bu turların en gözde uğrak yerleri arasında.
© Tüm Hakları Saklıdır 2017 Gelidonya Hotel
Tasarım ve Logo Dizayn School